11 Ağustos 2011 Perşembe

Kaz Dağları

Bu seneki yaz tatilini sakin, sessiz, dinlenebileceğimiz bir yerde geçirmek istediğimizden uzun süredir gitmek istediğim Kaz Dağları oldu seçimimiz. Nerede kalacağımızı araştırırken Çanakkale-Küçükkuyu'daki Yeşilyurt Köyü'nde bulunan küçük oteller ilgimizi çekti. Ve bunlardan her birine bir çiçek ismi verilen 7 odadan oluşan butik otel, Erguvanlı Ev tercihimiz oldu.

Erguvanlı Ev
Erguvanlı Ev, köyün girişinde çam ağaçları arasında şirin bir otel. Bizim kaldığımız Manolya odası, dağ manzaralı küçük bir terasa sahipti. En büyük sürpriz de, otelde kaldığımız süre boyunca bizi eğlendiren terastaki 5 minik kedi yavrusuydu. Annelerinde yemeklerimizden kalanları terasımıza taşıyarak oluşturduğumuz güven sayesinde kedicikleri bol bol sevme imkanı buldum.

Terasımızdaki kedicikler
Otelin en hoşumuza giden özelliklerinden biri de her seferinde özenle hazırlanmış yemekleriydi. Yeşillikleri bol, çeşit çeşit reçellerden oluşan kahvaltı ve farklı zeytinyağlılar eşliğinde özenilmiş akşam yemeği iple çektiğimiz saatler oldu. Özellikle hafif hafif esen rüzgar eşliğinde otelin terasındaki akşam yemeği, en zevk aldığımız zamanlardı. Tamamı bayanlardan oluşan personelin yakın ilgi ve özeni bizi çok mutlu etti. 

Çanakkale Eceabat üzerinden gittiğimiz ve Assos'a gelmeden ulaştığımız Yeşilyurt Köyü'nde ilk günümüzü otelde istirahatle geçirdikten sonra ikinci gün, köy meydanındaki çay bahçesinde etrafı incelemeye çalıştık. Köylü sakinlerinin yanı sıra özellikle 34 plakalarından anladığımız İstanbullu ve farklı şehirlerden gelmiş ziyaretçileriyle, köy meydanı oldukça hareketliydi. Köyde, Erguvanlı Ev gibi birçok butik otel daha var. Turizmin tarihini çok iyi bilmiyorum ama bizim otelimiz 8 senedir hizmet veriyormuş.


Son günümüzde de, çevreyi biraz gezmek için önceki günden ayarladığımız bir tura katıldık. Sabah biraz geç de olsa otelimize yakın yoldan bizi alan jeepimiz, Akçay'a kadar diğer 6 kişiyi de toplayarak ilk olarak Zeytinli kasabasından geçilerek ulaşılan Kaz Dağları milli parkında yer alan Hasan Boğuldu gölü ve Sutüven Şelalesi'ne götürdü bizi.

Sutüven Şelalesi
Sonrasında Tahtakuşlar köyündeki müzeyi ve anıt çınar ağacını ziyaret ettik. Öğle yemeğimizi yine jeep sayesinde tırmanarak ulaştığımız bir lokantada yedikten sonra Mıhlı Çayı'na gittik. Sanırım hafta sonu olması sebebiyle çaya serinlemek için girenler, kenarında piknik yapanlardan oluşan büyük bir kalabalık vardı. Oradan ayrıldıktan sonra Adatepe köyünün yanından yürüyerek müthiş manzaralı Zeus Altarı'na ulaştık. Tüm Edremit Körfezi'ni yukarıdan izleyebileceğiniz bu yapı, semavi dinlerin de öncesinde tanrılara kurbanların sunulduğu törenlerin yapıldığı bir mekanmış. 

Edremit körfezi

Zeus Altarı'nda bol bol fotoğraf çektikten sonra geldiğimiz yolu geri dönerek Adatepe Köyü'nün içine girdik. Tarihi dokusu sebebiyle sit alanı ilan edilmiş olan bu köyde de turizm faaliyetleri gelişmiş son senelerde. Köy meydanındaki çay bahçesinde oturup yorgunluk attıktan sonra jeepimizle geri dönüş yoluna koyulduk.
Adatepe köyü

Çok uzun sürmeyen 3 günlük tatilimiz, güzel anılarla sona erdi. Çok merak ettiğim Kaz Dağları, temiz havası ve şirin otelimizde geçirdiğimiz günlerle hoş bir dinlenme tatili yapmamıza fırsat verdi.