20 Mart 2012 Salı

DATE 2012

12-16 Mart 2012 tarihleri arasında düzenlenen DATE 2012 (Design, Automation and Test in Europe) konferansına kabul edilen "Performance-Reliability Tradeoff Analysis for Multithreaded Applications" başlıklı bildirimizi sunmak için yaptığımız Almanya seyahatimizden bahsedeceğim.

Almanya'daki ilk durağımız, uzun zamandır ziyaret etmek isteyip de fırsat bulamadığımız kuzenimi ziyaret etmek için Frankfurt oldu. Sabah Frankfurt Havaalanı'na inen uçağımızdan bizi alan kuzenimle yeni açılan dükkanlarına uğradıktan sonra Frankfurt'a 45 km uzaklıktaki Aschaffenburg'daki evlerine gittik. Aschaffenburg, Main nehri kıyısında kurulmuş nispeten küçük bir şehir.

Main nehri ve Aschaffenburg Sarayı
2 günlük misafirliğimizin ardından trenle yaklaşık 5 saatlik bir yolculukla konferansın gerçekleşeceği Dresden şehrine geçtik. İlk gün henüz konferans sunumlarının başlamamış olmasını fırsat bilerek otele yerleştikten ve konferans kaydımı tamamladıktan sonra şehirde ufak bir tur attık. Dresden'de bol miktarda tarihi bina, sanat eseri bulunmakta. Ortasından geçen Elbe nehrini de düşününce fotoğraf çekmek için bol miktarda fırsat tanıyan bir şehir. Orada bulunduğumuz 3 gün boyunca güneş yüzünü göstermediği için çok güzel kareler yakalama imkanım olmadı ama sunumlardan fırsat buldukça fotoğraf çekmeye çalıştım.

Panoramik Dresden

Dresden'deki tarihi yapıların çok büyük bir kısmı 2.Dünya Savaşı sırasında tahrip edilmiş ve yeniden yapılmış. Bazı yerlerde hala çalışmalar vardı. Bunlardan biri de bir avlu içinde yer alan Zwinger Sarayı'ydı.






Zwinger Sarayı
Dresden, şu anda Saksonya eyaletinin başkenti. Önceleri Saksonya Krallığı olarak geçen bu yönetimin tüm yöneticileri bir duvara (Fuerstenzug) resmedilmiş.
Fuerstenzug
Tiyatro Meydanı'nda (Theaterplatz) yer alan opera binası Semperoper ve arka tarafındaki kilise Frauenkirche Dresden'in sembol haline gelmiş yapılarından.  
Semperoper
Frauenkirche
İlgimizi çeken diğer bir bina da otelimizin yakınlarındaki camiye benzer, minareli, sigara fabrikası olarak inşa edilen Yenidze isimli yapıydı. Sonradan öğrendiğime göre fabrikada Osmanlı'dan getirilen tütünler kullanıldığı için bu tarz bir mimari tercih edilmiş. Şu anda da ofis binası olarak kullanılıyormuş.
Yenidze
Dresden hakkındaki bu bilgilerden sonra biraz konferanstan bahsetmek istiyorum. Bu sene Dresden Uluslararası Kongre Merkezi'nde yapılan DATE, özellikle Embedded Systems alanında oldukça önemli bir konferans. Amerika versiyonu olan DAC ile birlikte sadece akademik olarak değil, endüstriye hitap etmeleriyle de birçok insanın ilgisini çekip katılımını sağlıyor. Bu sene de 900'den fazla bildiri gönderimi olmuş. Açılış konuşmasındaki istatistikler, etkinliğin büyüklüğü konusunda fikir sahibi olmamızı sağladı. Bildiri sunumlarının yanı sıra bu konuda çalışan endüstri katılımcılarının çalışmalarının ve üniversitelerdeki uygulamaların sergilendiği bir sergi alanı da etkinliğin bir parçasıydı. Bu kısımlar benim çalışma alanımla pek örtüşmediğinden benim için çok ilginç değildi ama herkese açık olan bu alanı ziyaret eden birçok insan vardı.

200'ü aşkın akademik bildiri, 3 gün boyunca 8 paralel oturumda sunuldu. Girdiğim hemen hemen her oturum oldukça kalabalıktı, bazı oturumlarda ayakta dinleyenler bile oldu. Konferans kayıt ücreti hiç düşük olmamasına ve bildiri sunumlarına giriş kontrollü yapılmasına rağmen oturumlardaki dinleyici sayısı, kayıtlı insan sayısının ne kadar fazla olduğu konusunda fikir veriyordu. Her oturumda uzun ve kısa sunumlardan sonra birer dakikalık interactive presentation şeklinde birkaç sunum yer aldı. Bu çalışmalar için sonrasında yarım saatlik poster oturumları yapıldı. Benim sunumum 2.gün "Innovative Reliable Systems and Applications" başlıklı oturumda yer alıyordu. Çok kalabalık olmasa da geçen seneki sunuma göre dinleyici sayısı oldukça fazlaydı. Sunum öncesinde yine oldukça heyecanlıydım ama sunum sırasında biraz daha sakin hissetmenin, yavaş yavaş bu heyecanı yenebileceğim konusunda olan inancımı arttırdığını söyleyebilirim.

Konferansta çok farklı ülkelerden katılımcılarla karşılaşma imkanım oldu. Genel olarak bayan katılımcı ve konuşmacı sayısı oldukça azdı. Yaklaşık 12 oturumda 60'a yakın sunum dinleme imkanım oldu, bunların sanırım 2'si bayanlar tarafından yapıldı. Türkiye'deki üniversitelerden çıkan diğer bir çalışma da (bizim haricimizdeki tek çalışma) doktora tezi komite üyelerimden biri olan Alper Şen ve öğrencisine ait bir çalışmaydı. Onun haricinde yurt dışında akademik çalışmalarına devam eden birkaç Türk hocanın ve öğrencinin çalışmaları ve sunumlarını görmek de mutluluk vericiydi. Genel olarak İtalya, İspanya ve Almanya'dan katılımcıların konuşmalarını dinleme imkanım oldu. Benim çalışma konularıma yakın olarak güvenilirlik (reliability) alanlarında biraz daha donanımsal çalışmalar olsa da genel fikir ve bilgi sahibi olmam açısından faydalı olan çalışmalar dinleyebildiğimi söyleyebilirim. Ayrıca çok çekirdekli mimariler üzerindeki çalışmalar da ilgimi çekti ve benim için daha anlaşılır oldu. 

Genel olarak bu büyüklükte katıldığım ilk konferanstan en fazla miktarda faydalanmaya çalıştım. Hem sunum alışkanlığı olarak, hem de insanların neleri nasıl yaptıklarına tanık olma açısından benim için faydası olduğunu düşünüyorum. Konferans öncesinde ve sonrasındaki küçük gezilerle de daha önce bulunmadığım bu Avrupa ülkesini yakından tanıma fırsatım oldu.

Konferans sunumlarının son gününde Dresden'den ayrılarak trenle Berlin'e geçtik. Dresden havaalanından İstanbul'a direkt uçuş olmadığından ve lokal uçuşlar oldukça pahalı olduğundan en yakın olan Berlin havaalanından dönmeyi tercih ettik. Buraya kadar gelmişken de başkent Berlin'de 2 gün geçirip gezmeye vakit ayırdık.

Berlin'e yaklaşık 2 saatlik tren yolculuğunun ardından öğleden sonra ulaştık. Otele eşyalarımızı bırakıp ufak bir Berlin turu yaptık. İlk olarak Berlin'in simgesi olan Brandenburg Kapısı'na yürüdük. Biz gittiğimizde hafta içi akşam vakti olduğundan çok kalabalık değildi ama Cumartesi otobüsle geçtiğimizde oldukça kalabalık olduğunu gördük.
Brandenburg Kapısı
Ertesi gün erkenden Berlin Hayvanat Bahçesi'ne doğru yola koyulduk. Kısa bir metro yolculuğu ile hayvanat bahçesine ulaştık. Avrupa'nın en büyük ve en çok ziyaret edilen hayvanat bahçesi olarak geçen Berlin Zoo, Seattle'daki hayvanat bahçesinden sonra arazi olarak o kadar da büyük gelmedi bize. Hayvan çeşitliliği ve sayısı olarak daha fazla ama alan olarak şehrin içinde, inşaatların arasında kalmış bir mekan. Yine de farklı farklı hayvanları görmek güzeldi.


Berlin'deki son günümüzde Alexander Meydanı'ndaki televizyon kulesinden başlayarak tüm müzelerin toplandığı Museum Island turundan sonra otobüsle Berlin'in en büyük parkı olan Tiergarten etrafında dolaştık.
Marienkirche ve TV kulesi
Çoğu eserin Türkiye'den kaçırılarak oluşturulduğu söylenen Bergama Müzesi'ni de gezmeyi planlamıştık ama enerjimiz yetmediği için dışarıdan fotoğraflamakla yetindik.
Bergama Müzesi

Berlin Katedrali
Frankfurt'ta kuzen ziyareti, Dresden'de konferans katılımı, Berlin'de gezi ile bir haftalık Almanya seyahatimizi tamamladık. Almanya'nın ikinci bir Türkiye olduğu sözlerini biz de özellikle Berlin'de gözlemledik. Sokaklarda, metroda sık sık Türkler'le karşılaşıp çarşılarda döner dükkanları gördük. Hatta Berlin sokaklarında yürürken yoğunluklu olarak Türkler'in yaşadığı bir mahalleye bile yolumuz düştü. Konferansta da görece fazla sayıda Türk'ün bulunması beni daha iyi hissettirdi. Umarım böyle büyük konferans ve organizasyonlar Türkiye'deki üniversitelerdeki akademisyenlerin gayretleriyle ülkemizde de başarıyla gerçekleşir ve dünyanın farklı yerlerindn bilim insanlarını misafir etme imkanı buluruz.